Antik dönemden beri kentler felsefenin hayat bulduğu yerler olmuştur. Varlığın anlamına dair sorular soran filozoflar, buldukları cevapları agoralarda topluma ya da topluluklara aktarmışlardır.

Bu durum bir biçimde bireyleri özel alanlarından çıkıp kamusal alanlara yönlendiren etken olmuştur. Binlerce yıldır farklı biçimlerde süregelen kentsel alanların bu bilgi aktarım rolü günümüzde de devam etmektedir.Araçlar teknik ve tasarım olarak farklılaşmış olmasına rağmen, kamusal alanlar işlevselliği bakımından toplumsal iletişim ihtiyacının giderilmesine hizmet etmektedir.

Teknolojik dönüşümün bireyin yaşamından kolektif yaşama uzanan etkisi düşünüldüğünde, kentsel tasarımın ne denli teknik, sanatsal ve felsefi bir alan olduğunu kavramak zor değil. Bu bağlamda kentsel ihtiyaçları karşılamak için yapılacak en önemli iş, doğru soruları sormak olsa gerek. Bu soruların ihtiva etmesi gereken en önemli husus da ‘kentlinin kentte neye ihtiyaç duyduğu’dur.

Zira eğer bir kamu hizmeti veriyorsanız en temel sorumluluğunuz, ihtiyaçları gidermektir. Bu ihtiyaçlar gündelik yaşam içerisinde hayatımızı daha akışkan hale getiren uygulamalar olabildiği gibi uzun vadede kentlinin sosyokültürel gelişimine katkı sağlayacak projeler de olabilir. Bu perspektiften bakıldığında kentin yönetimiyle ilgili sorumluluğu olan yöneticilerin, hem minimal hem de makro düzeyde meseleye yaklaşması büyük önem taşımaktadır.

Günümüz kentlerinde mobilitenin yüksekliği, insanın kent içindeki araçlarla temasını yoğunlaştırmaktadır. Bu sebeple kent için yapılan tüm üretim ve tasarımların insan doğası ve ihtiyaçları temel alınarak şekillenmesi gerekiyor. Kent elemanlarının insan doğasına uyumunun yanı sıra birbiri ile ve kentin tarihi, kültürel ve coğrafi yapısı ile de bütünleşecek özellikler taşıması bir gerekliliktir. Kente nakledilecek tüm yenilikleri, bünye ile doku uyumu şeklinde de düşünmek yerinde olur.

Kentsel alt yapı ve üst yapı elemanları ihtiyacını karşılamak üzere faaliyet gösteren bir belediye iktisadi teşekkülü olarak bizler de paylaşmış olduğum bu temel kavrayış ile çalışmalarımızı şekillendiriyoruz. Amacımız bir boşluğun doldurulması değil, bir gereksinimin uzun vadeli ve kapsayıcı bir çözümle giderilmesidir. Teknolojinin hızlı değişiminin yarattığı ‘yeni nesil’ bir yaşam ve algı biçimi hepimizin malumu. Nesiller arası farklılaşma teknolojideki farklılaşmayla eş güdümlü ilerliyor. Fakat bulunduğumuz döneme has, çok özel bir durum olarak geleneksel ve dijital kuşaklar bir arada yaşıyor. Bu sebeple melez bir yaşam formu içinde düşünerek tasarlamak ve üretmek kentsel donatıları kentin doğal bir parçası haline getirecektir. Bu aynı zamanda başta kent mobilyaları olmak üzere, şehirdeki unsurlar arasındaki iletişimi sağlayan, bütünleştiren, işbirliği ve uyumu artıran bir işlevin doğmasına katkı verecektir.

Kenti bir organizma olarak ele aldığımızda insan ve insanı çevreleyen her detayın yaşamla bir bağının olduğunu biliyoruz. Ve İSTON olarak bu bağlardan müteşekkil kent ağının anlamlı bir parçası olmak istiyoruz.

Ziya Gökmen TOGAY

Genel Müdür